İstinaf mahkemesinin kesin kararına itiraz dilekçe örneği (cmk 308-a)

İstinaf mahkemesinin kesin kararına itiraz

İstinaf kararına karşı itiraz dilekçesi örneği

 

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

 

YEREL MAHKEME DOSYA NO: Adana …  Asliye Ceza Mahkemesi

                                                          2019/ … E. 2019/ … K.                                           

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ :  Adana  Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesi

İSTİNAF NO                               :  2019/ … E.

İSTİNAF KARAR NO                 :  2019/ … K.

HÜKÜMLÜ SANIK                    :  Ad – Soyad – T.C. – Adres

İstinaf mahkemesi kararına itiraz dilekçe örneği

KONUSU        : 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308/A maddesi gereği Başsavcılığınızın Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi nezdinde itiraz yetkisini kullanarak öncelikle İNFAZIN DURDURULMASI ve hakkımdaki KESİNLEŞMİŞ MAHKEME KARARININ DÜZELTİLMESİ talebidir.

AÇIKLAMALAR                        :1-) …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.06.2019 tarih, 2019/… Esas, 2019/531 Karar sayılı kararı ile hakkımda “Adet Gereği Açıkta Bırakılmış Eşya Hakkında Hırsızlık”  suçundan 4 YIL 8 AY 7 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMAMA, dair karar verilmiş olup,  müdafiim Av. …  … ’in dilekçesi ile karar istinaf edilmiştir.  

Adana Bölge Adliye  Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nce yapılan yargılama neticesinde hakkımda “sanıklar hakkında TCK’nın 62. Maddesinin uygulandığı paragrafta “indirim yapılarak” yerine “arttırım yapılarak” yazılmış olması netice cezanın doğru hesaplanmış olduğu da gözetilerek mahallinde giderilebilir yazım hatası kabul edilerek yapılan incelemede;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların  suçunun  sübutu kabul, oluşa, soruşturma ve kovuşturma  sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle red edilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafinin istinaf talebi yerinde görülmemiş olmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,”  dair karar verilmiştir.

2-) İstinaf mahkemesi tarafından İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE ilişkin karar eksik inceleme neticesinde verilmiş bir karardır. Tarafıma isnat edilen suçlama “Adet Gereği Açıkta Bırakılmış Eşya Hakkında Hırsızlık” suçlamasıdır.

Üzerime atılı suçlamaya ilişkin yargılama sürecinde delillerin değerlendirilmesi, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı ve hukuka uygunluk nedenleri hususunda hatalı değerlendirmeler ile hüküm kurulmuştur.

TCK Madde 30 Hata “1. Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.”

Anılı maddede de açıklandığı üzere hata; ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya azaltan nedenler arasında kabul edilmektedir. Tarafıma isnat edilen suçtan mahkumiyet hükmü verilebilmesi için suçun kasten işlenmesi şarttır. “Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup,

BU UNSURLARA İLİŞKİN BİLGİSİZLİK, EKSİK VEYA YANLIŞ BİLGİ SAHİBİ OLUNMASI DURUMUYSA MADDÎ UNSURLARA İLİŞİN HATADIR. BÖYLE BİR HATA KASTIN VARLIĞINA ENGEL OLMAKTA. BU NEDENLE HATA HÂLİNDE KASTEN İŞLENMİŞ BİR SUÇTAN SÖZ ETMEK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

BU NEDENLE, ÜZERİME ATILI SUÇA KONU HURDA ARACIN SATIN ALINDIĞINI SANARAK ALMAYA GİTMEM YANILGISINDA TAKSİRİN VARLIĞI KABUL EDİLSE BİLE; KANUNDA HIRSIZLIK FİİLİNİN ANCAK YARARLANMA KASDIYLA İŞLENEBİLECEĞİ BELİRTİLDİĞİ İÇİN; BÖYLE BİR OLAY DOLAYISIYLA CEZA SORUMLULUĞUM DOĞMAYACAKTIR.

3-) Yerel mahkemede verdiğim ifadeden de anlaşılacağı üzere üzerime atılı suça konu hurda aracı babamın satın aldığını söylemesi üzerine bende almaya gittim.  Şuça konu aracın satışına ilişkin protokol müşteki tarafça da kabul edilmiştir.

Babam …  ile müşteki arasında aracın satışı konusunda bir anlaşma olduğunun sabit olması ve müştekinin bu anlaşmayı inkar etmemesi de savunmamı destekler nitelikte olup, Yerel Mahkeme tarafından kovuşturma aşamasında verdiğim ifademin suçtan kurtulmaya yönelik beyanlar olarak nitelenmesi hukuka aykırıdır. Bu durumun suçun unsurlarında hata olarak değerlendirilmesi gerekir.

Yerel mahkeme ve istinaf mahkemesince suçun unsurlarında hataya düştüğüm hali değerlendirilmemiştir. Yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi tarafından hakkımda verilen mahkumiyet kararı yerinde değildir. Malum olunduğu üzere sanığın cezalandırılması için her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı deliller ile karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususun gözardı edilip ceza verilmesi cihetine gidilmesi ADALET OLGUSUNUN ZEDELENMESİNE SEBEBİYET VERMEKTEDİR.

Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Karar : 2015/27802) sayılı kararında da belirtildiği üzere “Sanığın fabrikasının bahçesinde muhafaza ettiği ve bu suretle zilyetliğinde bulundurduğu yaklaşık 8,5 ton ağırlığındaki hurda demirin hırsızlık suçundan elde edildiği iddiası üzerine, hurdaya yöntemince elkonulmasını ve CMK’nın 132/5. maddesi uyarınca yediemin sıfatıyla sanığa teslimini takiben yapılan soruşturma sonunda, eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleşmesi karşısında, soruşturma veya kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmadığı bu suretle saptanan, ancak iadesi hususunda karar verilmesi unutulan eşyanın CMK’nın 131/1. maddesi gereğince zilyedi olan sanığa iadesinin zorunlu bulunduğu ve kesinleşen kararın kendisine hurda demirler üzerinde tasarruf hakkı bahşettiğini düşünerek bunları satan sanığın işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düştüğü, bu itibarla hakkında TCK’nın 30/4 (fiilin haksızlık oluşturduğu hakkında kaçınılmaz hata) ve CMK’nın 223/3-d maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden hatalı kabul ve gerekçe ile mahkumiyetine hükmedilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Karar : 2015/27802).” 

Öte yandan başka bir Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere; “TCK.nın 30. maddesi hükümlerine göre hata halinin mevcut olup olmadığının tespiti için mağdurenin suç tarihi itibarıyla görünüm olarak 15 yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağı, içinde bulundukları sosyal ve kültürel durumlar da dikkate alınarak sanığın mağdurenin yaşı konusunda hataya düşmesinin mümkün olup olmadığı araştırılarak, mahkemenin dosyadaki tüm verilerle birlikte kendi gözlemini de tespit edip, gerekirse bu konuda bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2013/638).” 

İstinaf mahkemesince hataya düşüp düşmediğim konusunda hiçbir değerlendirme yapılmadan verilen karar hatalıdır. Bu nedenle ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veyahut azaltan nedenlerden olan hata hususunun incelenmesini talep etmekteyim. Zaten dosya kapsamındaki delillerde bir satım ilişkisinin olduğu sabittir.  Dolayısıyla hurda aracın satın alındığı kanısıyla yapmış olduğun eylemden dolayı cezalandırılmam yersizdir. Tarafıma her ne kadar hırsızlık suçunu işlediğimden bahisle ceza verilmiş olsa da taraf ve tanıkların ifadelerinde de açıkça üzerime atılı suçu işlemediğim sabittir.

Olayla ilgili dinletemediğim bir tanığım daha mevcuttur. Üzerime atılı suçu işlemediğim ve kabul etmediğim bu nedenle istinaf mahkemesince verilen kararın yeniden karar alınana kadar İNFAZIN DURDURULMASINA, dosyanın yeniden incelenmesi ve tanığımın dinlenmesine karar verilmesini talep etmekteyim. Ayrıca ben şuan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE personel olarak çalıştığımdan dolayı herhangi bir kaçma ya da delilleri karartma şüphemde yoktur. 

4-) Bu taleplerimin REDDİ ile verilecek mahkumiyet kararı ADİL YARGILANMA HAKKININ ihlalini oluşturacaktır. Nitekim savunmamız doğruları yansıtmakta ise de Mahkemece bu husus araştırılmamış olacak ve gerçeğe ulaşma gayesi havada kalacaktır. Üstelik ne yazık ki bu husus peşin yargıyı ifade edecek olup hukuki nizama aykırı bir karar olduğu aşikardır. Hakkımda verilen mahkumiyet kararı usul ve yasaya aykırıdır.  Bu suretle kasıtlı olmadan, yetkimde olmayan bir işlem ile cezalandırılmam da kabul edilemez.  Anayasa Mahkemesi’nin 15.06.2012 tarih, 2012/24 Esas, 2012/95 Karar sayılı kararında da bu durum “Eylem ile yaptırım arasında adil bir dengenin bulunması, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.” denmiştir.

Ayrıca başka bir davada mahkeme;

“Ölçülülük ilkesiyle devlet, cezalandırmanın kamu yararıyla bireyin temel hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür.” demektedir. Yine başka bir mahkeme kararında “suç ile ceza arasında bulunması gereken adil dengeyi korumadığı gibi adalet duygularını zedeleyen bir durumunda ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Dolayısıyla verilen MAHKUMİYET KARARININ hukuk devletinde olması gereken adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaştırılması mümkün değildir.

VERİLEN KARARININ  Anayasanın 2, 5, 10, 36. maddelerine ve AİHS Ek 7. Protokolünün 2. maddesine AYKIRI OLDUGU İSTİNAF MAHKEMESİNCE TEKRAR İNCELENİP ÖNCELİKLE İNFAZIN DURDURULMASINA AKABİNDE HÜKMÜ VEREN İSTİNAF MAHKEMESİNCE CMK 223/2-e gereği BERAATİME MAHKEME AKSİ KANAATTE İSE CEZALANDIRMAYI ORTADAN KALDIRAN  HATA HALİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞUNUN AÇIK VE DOSYA KAPSAMINDAKİ DELİLLERDE MEVCUT OLMASI SEBEBİYLE CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞI KARARI VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

Müşteki ile babam …  arasında suça konu hurda aracın satışında anlaşıldığı ve satışa ilişkin protokol aksi inkar ve ispat edilmeyen belge olup, bu husustan tarafımın kollukta verdiği ifade de bahsetmemiş olması  ve suçlamadan kurtulmaya yönelik beyan olarak nitelenmesi ile ceza verme cihetine gidilemez; Zira Ceza Muhakemesi kasten işlenen fiili sorumluluğu cezalandırmaktadır. İhmalin cezalandırılması işlemi ise ihmali hareketin icrai harekete denk olması durumunda söz konusu olabilmektedir.

Üstelik benim ihmalim dahi söz konusu değildir. Yani ortada bir kasıtlı eylem olmadığı gibi nedensellik bağı da söz konusu değildir. Kast söz konusu olmamakla ayrıca kusur hali de söz konusu değildir. Bir nebze taksir olduğu düşünülse bile hırsızlık suçunun taksirle işlenmesi mümkün olmadığından yine ceza verilmesi cihetine gidilmemelidir. Tüm bu sebepler gerekçe gösterilerek tarafıma ceza verilmesi yoluna gidilmesi usul ve yasaya, hukuka ve dahi vicdana aykırı olmuştur. 

5-) Eldeki dosya kapsamında mevcut olan belgelerden de açıkça görüldüğü üzere benim suç işleme kastım yoktur. Suçun kasıtlı olarak işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı delilde mevcut değildir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi gözardı edilerek verilen hüküm adalet olgusunu da zedelemiştir. Bu husus şu sebeple önemlidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/723 E. 2018/562 K. Sayılı kararında da belirtildiği üzere “…Bilindiği üzere; ‘…Ceza muhakemesi hukukunun temel prensiplerinden birisi de şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesidir. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi olan bu ilkeye göre, yapılan ceza muhakemesi sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği, yüzde yüz belliliğe ulaşmadığı takdirde beraat kararı verilecektir.” 

Görüldüğü üzere Ceza Genel Kurulu, sanığın cezalandırılabilmesi için yüzde yüzlük bir bellilik oranı aramaktadır. Yine Yargıtayın başka bir emsal içtihadında belirtildiği üzere sanığın cezalandırılmasının temel koşulu, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesi koşuludur. 

“Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2011/6-126 E. 2011/171 K.Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu suretle üzerime atılı suçun unsurlarının oluşmadığı aşikardır. Hakkımda verilen mahkumiyet kararı yerinde değildir.

6- ) İstinaf  Mahkemesi tarafından yapılan inceleme yeterli olmayıp gerek maddi gerek hukuki açıdan eksik inceleme sonucu verilmiş bir karardır.  Suç işleme kastım olmadan, tarafların arasındaki rızai olarak yapılan anlaşmaya göre üzerime atılı suça konu hurda aracı almaya gitme durumundan cezai olarak sorumlu tutulmam usul ve yasaya aykırıdır. İstinaf mahkemesi tarafından verilen bu karara savcılığınız nezdinde itiraz edilerek kararın düzeltilmesini, beraatime karar verilmesini,  maddi gerçeği ayrıntılı anlatmak için  Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi kararının düzeltilmesi talebinin, duruşmalı incelemesini talep ediyorum.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen ve re’sen nazara alınacak sebeplerle;  üzerime atılı suçun unsurlarının oluşmaması, suçun unsurlarında hataya düştüğümün açık olması ve mahkemece bu hususta hiçbir değerlendirme yapılmamış olması, taraflar arasında düzenlenen protokolün müşteki tarafça da kabul edilen belge olması,

Müşteki ile babam …  arasında suça konu aracın satımına dair bir anlaşmanın olduğunun ve müştekiye bir miktar para ödemesinin yapıldığının sabit olması, müştekinin 2.700 TL ödemeyi aldığını dosya kapsamındaki ifadesinde de kabul etmesi, bu süreçte aradaki hukuki alacak verecek ilişkisinden ilk ifademde bahsedilmemiş olmasının ve yerel mahkemece suçtan kurtulmaya yönelik beyan olarak değerlendirilmesinin şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırı ve cezalandırılmama yeter olmaması,

Zira tanık ifadelerinin de masumiyet karinemi çürütecek nitelikte olmaması, kaldı ki babam …. tarafından üzerime atılı suça konu hurda aracın satın alındığının beyan edilmesi, Ceza Hukukunda hukuka uygunluk nedenleri arasında olan HATA hususuna hiçbir niteleme yapılmadan cezai sorumluluğum düşünülerek mahkumiyet hükmü verilmesinin hukuka uygun  olmaması, söz konusu suça dair fiil ve ihmal olmadığı gibi, kast, kusur ve dahi uygun illiyet bağının bulunmaması sebepleri ve bu suretle cezalandırılmam halinde adalet olgusunun zedelenecek olması, diğer tüm deliller ışında hakkımda verilen MAHKUMİYET kararının hukuka aykırı olması sebebiyle

Başsavcılığınızın, usul ve yasaya aykırı olarak hakkımda kesinleşen Adana Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesi’nin 2019/… E. 2019/… K. Sayılı KARARININ DÜZELTİLMESİ amacıyla hakkımda verilen cezanın infazının aleyhime sonuç doğurma ihtimalinin olması, TSK’da personel olmam dolayısıyla kaçma ya da delilleri karartma  şüpheminde olmaması sebebiyle öncelikle İNFAZININ DURDURULMASINA, 

Akabinde istinaf mahkemesince CMK 223/2-e gereği BERAATİME, mahkeme aksi kanaatte ise  cezalandırmayı ortadan kaldıran hata hali sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığına  karar verilmesi için   Adana Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesi’ne itiraz yetkisini kullanmasını talep ediyorum. 30.12.2019

      Hükümlü Sanık   

      …………………

Ek: Kimlik fot.