Nitelikli Dolandırıcılık Savunma Dilekçesi Örneği
Tacir Kişilerin Nitelikli Dolandırıcılığı Savunma Dilekçesi
ADANA 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO : 2019/ ….
ESASA İLİŞKİN SAVUNMA
SUNAN SANIK : … …. Seyhan/ADANA
MÜDAFİİ : Av. Salih BİROL
Seyhan/ADANA
KONU : “(Nitelikli dolandırıcılık savunma dilekçesi )” Tarafımıza verilen süre içinde esasa ilişkin savunmalarımızın sunulması ile müvekkil … …. ‘in BERAATİNE karar verilmesi istemimizdir.
SAVCILIK MAKAMININ İDDİANAMESİ VE MÜŞTEKİ İDDİALARI KABUL EDİLEBİLİR OLMAYIP MÜVEKKİL SANIK … ….’İN BERAATİ GEREKMEKTEDİR
1-) Mahkeme nezdinde yukarıda belirtilen esas numarası ile görülmekte olan yargılamada savcılık makamınca düzenlenen iddianame de müvekkil sanık … … ‘in cezalandırılması talep edilmiştir. Ancak iddianameye katılmak mümkün değildir. Bu suretle yazılı olarak sunmuş olduğumuz savunmalarımız ve sayın mahkemenizce re’sen gözetilecek nedenlerle müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;
2-) Müvekkil sanık … …. ile Müşteki … … arasında hukuka ve tarafların rızalarına uygun 23/12/2016 tarihli adi yazılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiştir. Söz konusu sözleşme gereği satılacak olan Adana İli, … Mah. … Ada, … Parselde yapılacak olan inşaatten b blok … Kat … kuzey güney cepheli dairenin bedeli 230.000,00 TL olarak belirlenmiş olup, 160.000,00 TL peşinat olarak müştekiden alınmıştır.
23/12/2016 tarihli sözleşmedeki taraflarca kabul edilen hüküm “Kalan bakiye bina kredi aşamasına geldiği zaman kredi kullanarak ödenecektir.” şeklindedir. Bunun üzerine müvekkilim kalan bedelin ödenmesi konusunda müşteki ile iletişime geçmiş ve Garanti Bankası Atatürk Cadddesi şubesi ile …/…/… tarihinde anlaşma yapıldığını ve konut kredisi kullanabileceğini, taraflar arasındaki sözleşme gereği kalan bedeli bu şekilde ödeyebileceğini, kalan bedelin ödenmesi durumunda söz konusu daireyi teslim edebileceğini söylemiştir.
Sayın Mahkemece gerek görülmesi halinde Garanti Bankası Atatürk Caddesi şubesine yazı yazılarak müvekkilin söz konusu inşaati için kredi anlaşması yapılıp yapılmadığı, müştekinin kredi kullanıp kullanmadığı sorulabilir. Müvekkilin aynı ada parseldeki inşaatinden söz konusu banka ile yapılan anlaşmaya göre daire satın alan diğer müşterileri kredi kullanıp, kalan bakiyelerini ödeyerek edimlerini yerine getirmiş ve tapuları teslim edilmiştir. Örnek olarak müvekkilin … … , … … , … … isimli müşterileri kredi kullanarak aynı sözleşme şartlarında edimlerini yerine getiren kişilerdendir. Müşteki ise kredi kullanarak kalan bakiyeyi tamamlamayacağını zaten çocukları için yatırım amaçlı daire almak istediğini bu nedenle de kredi kullanmak istemediğini söylemiştir.
23/12/2016 tarihli sözleşme karşılıklı her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Müşteki söz konusu sözleşmedeki edimini yerine getirmemiş olup, dairenin teslimini talep edebilmesi de hukuken mümkün değildir. Müşteki daha sonra da söz konusu daireyi satın almak istemediğini belirtmiş ve taraflarca daire satışından vazgeçilerek, peşinat olarak yapılan ödemenin iadesinin taksitlerle yapılacağı belirtilerek taraflar arasındaki daire satış sözleşmesi müvekkilin ofisinde yapılan görüşmede sözlü olarak feshedilmiştir. Sözleşmenin sözlü olarak feshedildiğine ilişin … … … ….. …. ‘de tanıktır. Müvekkilim de sözleşme feshedildiği için söz konusu daireyi …. … isimli şahsa satmıştır.
MÜVEKKİLİN DOLANDIRICILIK KASTIYLA HAREKET ETMEDİĞİ HİLELİ HAREKETLERLE KENDİSİNE HAKSIZ ÇIKAR SAĞLAMA VE MÜŞTEKİYE ZARAR VERME KASTI BULUNMADIĞI BU NEDENLE DE DOLANDIRICILIK SUÇUNUN UNSURLARI OLUŞMADIĞINDAN BERAATİ GEREKMEKTEDİR.
3-) Müvekkilin üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Dolandırıcılık suçunun unsurlarından olan hile, nitelikli bir yalan olup, ve bu hile ağır, yoğun, ustaca sergilenerek mağdurun yalanı kontrol ihtimaline imkan vermemelidir. Ve bu bakımdan bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir.
Bu suretle de fail mağdurdan haksız bir çıkar elde etmelidir. Hileli davranışın faili aldatacak nitelikte olması, bilerek ve istenerek yapılması gerekir. Dolandırıcılık suçunun madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlal edildiği vurgulanmıştır. Müşteki üzerinde aldatıcı nitelikte hileli bir hareketin varlığı mevcut değildir. Kaldı ki iddianame de hileli hareketin ne olduğu da açıkça ortaya konulamamıştır.
Müştekinin sübjektif durumu, eğitimi, mesleği, fiil ile ilişki biçimi değerlendirildiğinde, ortada hileli bir hareketin olmadığı, tapu dairesinde yapılan işlemlerin de denetime açık olduğu, tarafların kendi özgür iradeleriyle yaptıkları sözleşmeden kaynaklanan ihtilafın bulunduğu, müvekkilimin dolandırıcılık kastının bulunmadığı, dava konusu olayın, karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşmeden doğan hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, ceza yargılamasına konu edilemeyeceği su götürmez bir gerçektir. Bu suretle müvekkilin üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı aşikardır. Müvekkilim hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir.
MÜVEKKİL 2003 YILINDAN BERİ MÜTEAHHİTLİK YAPMAKTA OLUP 2003-2018 YILLARI ARASINDA ADANA VE İSTANBUL İLİMİZDE MÜŞTERİLERİNE SORUNSUZ BİR ŞEKİLDE 11 FARKLI PROJEDE 618 İSKANLI KONUT 9 İSKANLI İŞYERİ TESLİM ETMİŞ VE BU ZAMANA KADAR DA HAKKINDA DOLANDIRICILIK SUÇUNA KONU EYLEMİ DAHİ OLMAYAN ÇEVRESİNDE SAYGIN BİR MÜTEAHHİT OLARAK BİLİNMEKTEDİR.
4-) Müvekkil sanık … …. ‘in gerek yaptığı projeler gerek kendi kişiliği, müşterileri ile olan güven ilişkisi neticesinde oluşan bu durum yaptığı hukuki işlemlere de yansımıştır. Hukukumuzda taraflar arasında yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri resmi şekilde noter huzurunda yapılır. Bu şekil geçerlilik şeklidir. Ancak müvekkilin müşterileri ile yaptığı sözleşmelerinin birçoğu adi yazılı şekilde yapılmıştır. Hatta bazı müşterilerinin müvekkilimle ilişkisi “…. bey elimde 70.000 TL nakit param var al şu parayı bana bir daire ayır ben geri kalanını elime para geçtikçe öderim” şeklindedir.
Kaldı ki 21.01.2020 tarihli duruşma tutanağındaki müştekinin beyanında da ” ayrıca istemediği halde biz 20.000,00 TL birde 10.000,00 TL olmak üzere toplam 160.000,00 TL verdik.” diyerek müvekkilime istemediği halde para verdiğini ifade etmiştir. Eğer müvekkilim dolandırıcılık kastıyla hareket etmiş olsaydı müştekinin iradesini sakatlamaya çalışır daha fazla para almak isterdi. Bu durumda savunmalarımızı destekler mahiyettedir.
Müvekkil uzun yıllardan beri müteahhitlik yapmakta olup, çevresinde de hiçbir zaman bu saygınlığını yitirmemiştir. Müvekkilin müşteki ve diğer müşterileri ile olan hukuki ilişkilerinin de (daire satışı) adi yazılı sözleşme ile hatta bazı müşterilere sözleşmesiz daire satışı yapıldığı düşünüldüğünde müvekkilin geçmişi, itibarı, yaptığı projeler güven sağlayan bir müteahhit olduğunu göstermektedir. Ta ki süreçte son iki yıldır inşaat firmalarının birçoğu gibi müvekkil de artan maliyetler ile baş etmeye çalışmaktadır.
Müvekkil bu süreçte bazı borçlanmalara girmiş, artan maliyetler nedeniyle inşaatlerini durdurmak zorunda kalmıştır. Şuan İstanbul ilindeki inşaatleri devam etmekte ve Adana’daki bazı inşaatlerini de devam ettirmeye başlamıştır. Ancak müşteki ile müvekkilin yetkilisi olduğu şirket arasındaki daire satış sözleşmesi feshedildiği halde müşteki, müvekkilin itibarını zedelemek için şikayette bulunmuştur.
MÜŞTEKİNİN SATIN ALDIĞI DAİRENİN KREDİ AŞAMASINA GELDİĞİNDE KREDİ KULLANMAK İSTEMEMESİ SÖZLEŞMEDEN DOĞAN KALAN BEDELİ ÖDEMEMESİNİN HUKUKENDE SÖZLEŞMEYE AYKIRI HAREKET ETMESİ OLARAK DEĞERLENDİRİLECEĞİ AŞİKAR OLDUĞUNDAN BU NEDENLE DE MÜŞTEKİNİN DAİRE ALMAKTAN VAZGEÇMESİ ÜZERİNE TARAFLARIN YAPTIĞI GÖRÜŞMEDE SÖZLÜ OLARAK SÖZLEŞMENİN FESHEDİLDİĞİ BUNUN ÜZERİNE MÜVEKKİLİN DE DAİREYİ BAŞKA BİR ŞAHSA SATTIĞI HİLELİ DAVRANIŞLARLA BİR KİMSEYİ ALDATARAK KENDİSİNE YA DA BAŞKASINA YARAR SAĞLAMANIN SUÇ UNSURU OLDUĞU DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE MÜVEKKİLİN ÜZERİNE ATILI SUÇUN UNSURLARI OLUŞMADIĞINDAN MASUMİYETİ ORTADA OLUP BERAATİ GEREKMEKTEDİR.
5-) Bu suretle müvekkil, müşteki ile 2018 eylül ve ekim aylarında görüşmeler yapmıştır. Taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde müşteki daire almaktan vazgeçmiştir. Müvekkilimde müştekinin satın almak istediği daire için kendisine peşinat olarak ödediği bedeli inşaat sektöründeki durgunluktan dolayı taksitlerle iade edeceğini söylemiş ve müşteki de bunu kabul etmiştir. Müvekkilimde bunun üzerine müştekiye satacağı daireyi … … isimli şahsa satmıştır. Ancak daha sonra müşteki karar değiştirerek müvekkilime ödediği peşinatın yekünen iadesini istemiştir. Müvekkilimde inşaat sektöründeki durgunluktan dolayı bunu yapamayacağını ancak kendisine senet verebileceğini söylemiş müşteki ise senedi kabul etmemiştir. Tüm bu hususlara ilişkin tanıklarımızda mevcuttur.
İzah olunmaya çalışılan taraflar arasındaki tüm hukuki ilişkilerin yazılı sözleşmeye dayanmadığı, taraflara ve olayın niteliğine bakıldığında bu durumunda hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, müşteki ile müvekkil arasındaki uyuşmazlığın ödenen peşinatın iadesi konusunda olduğu, ekonomik sıkıntılardan dolayı geri verme borcunun yekünen ifa edilemediği, bu haliyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın edimin yerine getirilememesi nedeniyle hukuk mahkemelerinde çözülmesi gereken ihtilaf mahiyetinde kaldığı, dolandırıcılık suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar dahilinde müvekkilin beraati gerekmektedir.
6-) Müşteki beyanları gerçek dışı olup iddia ettiği gibi bir çoğunluk tarafından yapılan şikayet yoktur. Müşteki kendi iddialarını destekleyerek mahkemeyi etkilemek ve müvekkilin imajını zedelemek için birçok kişi ile görüşmeler yapmak suretiyle şikayette bulunmaları için ikna etme çabalarına girmiştir. Nitekim bu hususa ilişkin tanıklarımızda mevcuttur.
Nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 2016/4262 E. 2017/177 K. Sayılı kararında ” Taraflar arasındaki uyuşmazlığın edimin yerine getirilememesi nedeniyle hukuk mahkemelerinde çözülmesi gereken ihtilaf mahiyetinde kaldığı, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun oluşmadığı anlaşılmakla sanık hakkında beraat hükmü verilmesi gerekirken mahkumiyet yönünde hüküm tesisi; bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm vermiştir.
Yine Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 2013/22925 E. 2016/1167 K. Sayılı bir başka kararında ” Sanık I..Ç..’in yetkisi olmadığı halde diğer sanık G.. Ç..’e vekaleten katılanla yapmıs olduğu; 16/07/2007 tarihli satıs sözlesmesi ile müteahhitligini sanık ……Ata Mahallesi …… ada 9 parsel sayılı tasınmazın 10 numaralı bagımsız bölümünü satmayı vaadettigi, karsılıgında 25.000 TL’yi pesin olarak aldıgı, .. 21/08/2007 tarihli satıs sözlesmesi ile de aynı tasınmazın 7 numaralı bagımsız bölümünü 100.000 TL karsılıgında satmayı vaat ederek 50.000 TL sini pesin olarak aldıgı, daireleri katılana teslim etmedikleri gibi almıs oldukları peşinatları da iade etmedikleri, sanıkların bu sekilde birlikte hareket ederek nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarını islediklerinin iddia edildigi olayda; sanıkların savunması, katılan beyanı ile tüm dosya kapsamına göre, eylemlerin hukuki ihtilaf olusturduguna dair mahkemenin sanıkların beraatlerine yönelik kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
Yargıtay 23. Ceza Dairesi’nin 2015/3868 E. 2015/6822 K. Sayılı kararında da ” Sanıkların baştan baştan beri dolandırıcılık kastıyla hareket etmedikleri, taahhütlerini yerine getirememelerinin hile olarak nitelendirilemeyeceği, dolayısıyla sanıklar ile katılanlar arasında özel hukuktan kaynaklanan hukuki ihtilaf mahiyetinde anlaşmazlık olduğu anlaşıldığından, unsurları itibariyle oluşmayan dolandırıcılık suçundan verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmediğinden hükmün onanması gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurulmuştur. Yargıtay emsal içtihatları da savunmalarımızı destekler nitelikte olup, maddi gerçek ortada iken müvekkilin cezalandırılması istemi yerinde değildir. Tüm bu hususlar dahi müvekkilin masumiyetini ve gerçeği ortaya koyar nitelikte olup iddianame doğrultusunda karar verilmesi ADALET OLGUSUNU ZEDELEYECEKTİR.
MÜVEKKİLİN CEZALANDIRILMASINI GEREKTİRİR BİR UNSURUN OLUŞMADIĞINI ORTAYA KOYMAK ADINA MAHKEMEDEN BELİRTMİŞ OLDUĞUMUZ TANIKLARIMIZIN DİNLENMESİNİ TALEP EDİYORUZ
7-) Malum olunduğu üzere sanığın cezalandırılması için her türlü şüpheden uzak, inandırıcı deliller ile karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususta müvekkilin, müşteki ile yapılan görüşmeler neticesinde daire satışından vazgeçildiği daire satış sözleşmesinin sözlü olarak feshedildiği, dinlenecek tanık beyanlarıyla da ortaya çıkacaktır. Bu hususa ilişkin taleplerimizin REDDİ ile iddianame doğrultusunda verilecek mahkumiyet kararı ADİL YARGILANMA HAKKININ ihlalini oluşturacaktır.
Öte yandan maddi vakıanın ne olduğu hususunda yaptığımız savunmalar doğrultusunda müvekkilin hiçbir şekilde dolandırıcılık kastının olmadığı ve yargılamaya konu dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı aşikardır. Dolandırıcılık suçunun unsurlarına dahil edilebilecek eylem olmadığı gibi, fiil ile eylem arasında nedensellik bağı da söz konusu değildir. Açıklanan tüm bu sebepler dahilinde müvekkilin beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
NETİCE ve TALEP : Yukarıdan bu yana arz ve izah edilen ve re’sen nazara alınacak sebepler dahilinde; İşbu dilekçenin verilen süre içinde esasa ilişkin savunma dilekçesi olarak kabulü ile; müvekkilin dolandırıcılık kastının olmaması, taraflar arasında rızalarına uygun karşılıklı her iki tarafa borç yükleyen bir sözlemenin olması, müştekinin sözleşmedeki hükme uymaması ( kalan bedelin ödenmesi için kredi kullanmak istememesi) ve bu nedenle de hukuken edimini yerine getirmemesi, sözleşmeye aykırı hareket ettiğinin sabit oluşu, dolayısıyla da daire satın almaktan vazgeçmek istemesi neticesinde taraflar arasındaki daire satış sözleşmenin sözlü olarak feshedildiği, söz konusu dairenin başkasına satılmış olmasının Sanık … … ‘in cezalandırılmasına yeter olmaması,
Kaldı ki müştekinin edimini yerine getirmemesi nedeniyle, müvekkilime söz konusu sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı vereceğinin de 6098 sayılı kanun kapsamında mümkün olduğu, suça ve suçun unsurlarına dair eylem olmadığı gibi, dolandırıcılık kastının ve dahi fiil ile eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunmaması sebepleri, bu suretle müvekkilin cezalandırılması halinde adalet olgusunun zedelenecek olması ve diğer tüm deliller ışında müvekkil hakkında BERAAT kararı verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini vekaleten arz ve talep ederim. 17.02.2020
Sanık … … Müdafii
Av. Salih BİROL
EKLER:
Yargıtay 15. C.D. 2016/4262 E. 2017/177 K.
2- Yargıtay 15. C.D. 2013/22925 E. 2016/1167 K.
3- Yargıtay 23. C.D. 2015/3868 E. 2015/6822 K.
4- Adli sicil kaydı