CORONA VİRÜS VE PERDE ARKASI

Bu yazımızda dünyayı etkisi altına alan corona virüsün perde arkasını anlatmaya çalışacağız. Öncelikle konuya geniş bir perspektiften bakmamız gerekir. Bunun için ise aşağıda açıkladığımız kavramlar hakkında bilgi sahibi olmamız ufkumuzu biraz farklı yöne çevirmemizi sağlayacaktır.  Çünkü bu durum tüm dünyayı aynı anda ilgilendiren ulus devletlerin üstünde ortaya çıkarılan eylemlerden biridir. Devamı da farklı alanlarda ve şekillerde gelecektir.

Çünkü dünyada oyun kuran aklın yapmak istediği budur. Corona virüs bir ulus devlet projesi midir? Corona virüs ile yeni bir dünya düzenine geçiş mi planlanıyor? Dijital dünyanın entegrasyonu hızlandırılmak mı isteniyor? Bu tür soruların cevabını anlayabilmemiz için bilmemiz gereken kavramlar şu şekildedir;

 

  • ENDÜSTRİ 4.0
  • TEKNOLOJİK TEKİLLİK
  • TRANSHÜMANİZM                  〉VİRÜTİK SALGIN
  • BİYOMETRİK ÇİP   

Not: Dünya da virütik bir salgın olması durumunda tüm ülkelerin buna hazırlıksız olduğu 2015 yılında Bill Gates tarafından bir konferansta ifade edilmiş ve bu tür kavramlara ancak virütik bir salgınla gelinebileceği analizi de Abdullah Çiftçi tarafından 2016 yılında yapılmıştı. 

4. SANAYİ DEVRİMİ (ENDÜSTRİ 4.0) 

4. Sanayi Devrimi, birçok çağdaş otomasyon sistemini, veri alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren kollektif bir terim olarak tanımı yapılmaktadır. Bu devrim,  nesnelerin interneti, internetin hizmetleri ve siber-fiziksel sistemlerden oluşan bir değerler bütünüdür. Dördüncü sanayi devrimi toplumların sosyolojik yapısını da kökünden değiştirecek bir devrimdir. Bu devrimle bütün iş sahaları yeniden tanımlanacak tabiri caiz ise üretim ve maliyet döngüsü yeniden tanımlanacaktır.

Dördüncü sanayi devrimine örnek olarak otonom cihazlar, 3d yazıcılar, robotik cihazlarda yaşanan devrimleri gösterebiliriz. Robotlar hayatımızın neredeyse her alanına girecektir. Bir başka örnekle Suudi Arabistan’ın SOPHİA isimli robota vatandaşlık vermesinin, toplumda sosyolojik hukuksal alanlarda da bir kimlik sorunu doğuracağı kaçınılmaz olacaktır. SOPHİA isimli robotun videosunu buraya tıklayarak izleyebilirsiniz. Neticesinde sanayi alanında da iş gücü azaltılarak daha akıllı üretim yapılacaktır.

4. Sanayi devriminin, hatta daha geniş bir kavram olan Dijital Dünya Çağının laboratuvarını Çin olarak gösterebiliriz. Bu alanda şuan bile Çin’de robotların çalıştığı restoranlar faaliyetlerine devam etmektedir. Videoyu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz. Virüs bulaşması nedeniyle kimse kağıt para kullanmak istemiyor. Dolayısıyla elektronik para kullanımı artmaktadır. İnsanlar kağıt paradan uzaklaşarak dijital dünya düzeninin zemini olacak blockchain sistemine ve kripto paraya alışmaktadır. Kripto para ile elektronik para birbirinden farklıdır. Blockchain hakkında daha detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.                                         

  • TEKNOLOJİK TEKİLLİK / SİNGULARİTY

Singularity veya teknolojik tekillik, gelecek yıllarda yapay zekanın insan zekasının ötesine geçerek, medeniyeti ve insan doğasını radikal bir biçimde değiştireceğine inanılan hipotezsel bir noktadır. Böyle bir zeka, insanlığın tasavvur edebileceğinden daha üstün yeteneği olacağından, insanlığın geleceğini öngörülemez bir hale sokacağı düşünülmektedir.

Teknolojik tekillik hakkında Ray Kurzweil tanımlamasına baktığımızda oldukça ilginç yaklaşımlar görüyoruz. Google mühendislik direktörü ve şimdiye kadarki tahminleri yüksek oranda gerçekleşmiş gelecek bilimcisi Ray Kurzweil “2029 yılının, yapay zekanın Turing testini geçeceği ve insan zekasına ulaşacağı yıl olduğunu düşünüyorum. 2045’i ise, etkileyici zekamızı yarattığımız zeka ile birleştirip bir milyar kat arttıracağımız ‘Tekilliğin’ yılı olarak görüyorum.” şeklinde açıklamayla yapay zekanın geleceğini fütürist bir şekilde değerlendirmiştir.

  • TRANSHÜMANİZM

Djital teknolojilerle insanın ebediyeti yani insanın ölümsüzleştirilmesi olarak görebiliriz. Transhümanizm insanların yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması gayesiyle teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne sürmektedir. Esasında bunu bir din olarak sunmak istemektedirler.

Transhümanizm bir savunucusu tarafından “insanoğlunun en cüretkar, cesur, yaratıcı ve idealist amaçlarını temsil eden bir hareket “ olarak tanımlanmış. Bu hareketin karşıtı ise hareketi “dünyanın en tehlikeli fikri” olarak tanımlamıştır. Bu akıma göre 2045 yılına kadar bir insan beynini robota aktarmak ve insanı ölümsüz kılmak amaçlamaktadır. Bu kavramlar hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak istiyorsanız RAY KURZWEİL’in “İNSANLIK 2.0” ve “BİR ZİHİN YARATMAK” adlı kitaplarını okuyabilirsiniz.

  • BİYOMETRİK ÇİP

Dünya üzerinde oluşturulan ve medya desteğiyle olduğundan büyük gösterilerek panik havası yaratılan corona virüs salgınlarının, biyometrik çip kullanımını belki de bir süre sonra zorunlu hale getirmenin ön hazırlığı olduğu iddiaları güçlü bir şekilde artmış durumdadır.

20 yıl önce cebimize bir telefon koymak isteseler, bununla kim olduğumuzu, gittiğimiz geldiğimiz yerleri ve pek çok bilgimizi alıp kullanacaklarını söyleseler buna kimse izin vermezdi. Gelişen bir teknolojiden ziyade geliştirilen teknoloji sorunsalı içerisinde teslim mi alınıyoruz? Amaç nedir? İnsanlığın nüfusunu azaltmak mı? Yoksa kontrol etmek mi?

Aslında tam bir kaos gezegeninde yaşıyoruz. Hiçbir şeyden keyif alamaz hale geldik. Bizi “like” lara boğan takipçilerimiz olsa da yine yalnızız. Birbirimize ihtiyacımız da yok artık. El sıkışmaya bile korkuyoruz. Yani kandırıyor ve kandırılıyoruz aslında. Geldiğimiz nokta bilimkurgu fikirlerinden birinin daha gerçeğe dönüştüğünü gösteriyor.

Biyometrik çip uygulaması yaklaşık 2 yıl önce İsveç’te bir şirketin çalışanlarına uygulaması ile gündeme gelmişti. Diğer taraftan Amerika’nın Florida eyaletinde bulunan bir teknoloji şirketi ise deri altına takılacak çip için ABD hükümetine onay için başvuruda bulunmuştu. Önceki yıllarda Avustralya’da da hükümet vatandaşlarına çip takmak istedi ama vatandaşları yanaşmamıştı. Şimdi ise corona virüsün aşısını biyolojik bir çiple insanlara sunsalar durum daha farklı olacaktır. UPGRADE isimli filmi izleyenler için ifade edilenler daha da anlaşılır olacaktır. Hal böyle olunca da corona virüsle insanlara biyometrik çip mi takılmak isteniyor sorusu akla geliyor.

SONUÇ: Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kavramlar giderek gün yüzüne çıkmaktadır. Aslında sorun, bu kavramları savunanlar teknolojiyi  geliştiren dünyaya şekil vermek isteyenler mi?  Eğer böyle ise, bu kavramların esas alınmak istendiği dijital dünya düzenine geçişin bir denemesi mi yapılmaktadır? Corona virüs sosyal bir deney mi?  Bunu bilmiyoruz ama içinde bulunduğumuz dünyanın yaşanmaz bir hal aldığı gerçek. Şimdi gelelim The Economist dergisi 2020 kapağına… 

THE  ECONOMİST DERGİSİ 2020 KAPAĞI VE 2020 İLE ANLATILMAK İSTENEN NE OLABİLİR?

the economist 2020 kapağı

The Economist Dergisi Londra merkezli “The Economist Newspaper Ltd.”nin sahibi olduğu haftalık haber, uluslararası ilişkiler ve ekonomi içerikli paylaşımları olan bir dergidir. 1843 yılında kurulmuş olup, kurulduğundan bu yana kesintisiz şekilde yayımlanmaktadır. 2006 yılı itibarıyla yarısı Amerika’da olmak üzere haftada yaklaşık bir milyon satmaktadır.

Aslinda bu derginin perspektifinin oldukça küresel ve liberalist olduğunu söylemek hiç te yanlış olmaz. Bazı stratejistlere göre de bu derginin gerçek sahipleri, küreselciler olarak adlandırılmakta ve dünyada oyun kuran üstün akıl olarak tanımlanmaktadır. Bu dergide yazılara baktığımızda bir göz testi uygulandığı görülmektedir. 2020 yazısında ise  renk körlüğü testi uygulanmıştır.

NEDEN KIRMIZI VE YEŞİL 2020

Bu yazıda renk körlüğü testi yapılmıştır. Bu dergideki 2020 yazısından farklı yorumlar çıkarılmıştır. 2020 ‘nin yarısı kırmızı diğer yarısı ise yeşil renktedir. Bu iki renge baktığımızda karşımıza çıkacak sonuç renk körlerinin yeşil ve kırmızı rengi SARI olarak görmesidir.  Bazı stratejistler tarafından ise 2020 ’nin ilk altı ayının çok kötü geçeceği, diğer altı ayının ise bu felaketlerin sona ereceği şeklinde analizlerde yapılmıştır. Aslında her iki analiz de bizce önemli ve aynı kapıya çıkmaktadır. Gelelim sarı renge. Sarı renk nedir?  Neyi ifade eder? Tarihte ne için kullanılmıştır.

SARI RENK NEYİ İFADE EDER ?

Herkesin de bildiği gibi sarı tıpta “karantina” rengidir. Limanlarda ve gemilerde veba salgını olduğunu göstermek için önceleri düz sarı veya siyah bayraklar kullanılmaktaydı.  Tarihte salgının ilk zamanlarında hastaların evleri sarı renkle işaretlendiği için zaman içerisinde denizcilikte sarı renk veba ve salgın hastalıkların simgesi haline gelmiştir.

KARANTİNA UYGULAMASI VE QUEBEC FLAMASI GEÇMİŞİ

karantina bayrağı

Karantina kelimesinin kökeni Venedik aksanınca 40 günlük periyot anlamına gelen “quarantena” kelimesinden gelmektedir. Bu nedenle düz sarı renkli Karantina (Quebec) bayrağı da geminin veba taşıdığını ve karantinada olduğunu belirtmek için kullanılmıştır.  Sarı renk Yunan kültüründe “üzüntü” anlamına gelmektedir. 

Sonuç olarak 2020 yılı için salgın bir hastalığın dünya genelinde yayılacağı, 2019 aralık ayında basılan THE ECONOMİST dergisinin kapağında şifrelenmişti. Aslında bu dergi geçmişe dönük olarak incelendiğinde dünyaya şekil veren ve oldukça sıradışı bir dergi olduğu görülecektir. Zaten dünya da oyun kuran ve amaca yönelik teknolojiyi geliştiren üstün akıl sahipleri ile bu derginin sahipleri arasında fark yoktur.

Birçok insan iş hayatının boyunduruğu altındaki yaşamından sıyrılıp dünya da oyun kuran aklı merak bile edemiyor. Çünkü çalışmaktan ve ailesiyle ilgilenmekten başka zamanı yok. Peki amaç ne? Para kazanmak. Küreselciler ise paraya ihtiyacı olan bir grup değildir. Zaten dünyadaki paranın asıl sahipleri de bunlardır. Peki o halde küreselcilerin amacı nedir? Kitle yönetimi yani halkı kendi istedikleri şekilde yönetmek midir?

CORONA VİRÜS HAKKINDA 1981 YILINDA YAZILAN ROMAN  NEYİ ANLATMAKTADIR?

Dean Koontz, korku romanlarının en ünlü yazarlarından biridir.  Ancak Dean Koontz’un 1981 yılında yazdığı “Eyes of Darkness” “Karanlığın Gözleri” adlı romanında, falcılığa soyunmuş ve yepyeni bir biyolojik silahtan söz eden bu romanı kaleme almıştır. Kurgusal roman, savaş sırasında biyolojik bir silah olarak kullanmak için yeni bir virüs oluşturan bir Çin askeri laboratuvarının hikayesini anlatıyor. Söz konusu romana göre; “Çinliler silaha Wuhan 400 adını vermiş. Çünkü Çin’in Wuhan şehrinde geliştirilmiş. Dünyada 25 tane olan yüksek teknoloji virüs laboratuvarından biri de Çin’in Wuhan şehrinde bulunmaktadır. “Çok önemli bir silah…” Sonra corona virüs’ün ne olduğu yolunda yüzeysel, bir iki satır karalanmıştır…

Şimdi bir romancı nasıl corona virüs kabusu dünyayı sarmadan 39 yıl önce bunu yazabilir? Koontz’un bu yazdıkları corona virüsün ABD tarafından geliştirilip Çin’in başına bir bela olarak sarıldığı, böylece de Çin’in dünyanın en büyük ve en güçlü ekonomisine sahip olma yolunda ilerlemesinin ABD tarafından engellendiği hatta durdurulduğu savı gündeme oturuyor? Ancak bu sav bizce kabul edilebilir değildir. Çünkü corona virüs olayı ABD’yi de aşan ulus devletlerin üstünde bir olaydır. Ki bu durumdan en çok etkilenecek ülkelerden biri de ABD olacaktır. Corona virüs çıkmadan önce önemli dev şirketlerin ceo’ları neden yeraltına çekildi?(istifa etti ya da ettirildi ve gözlerden kayboldular) ABD’de gelecek günlerde kitlesel tutuklamalar olabilir mi? ABD ve İTALYA  başkanı “Gizli bir düşmanla savaşıyoruz” derken anlatmak istedikleri nedir? Sonuç olarak Koontz’un romanı rastlantı olabilir mi? Yazar boş atıp dolu tutmuş diyerek bu romanı geçiştirmek mümkün müdür?

Netice itibariyle yazar Dean Koontz 1981 yılında yazdığı “Karanlığın Gözleri” isimli romanında  corona virüs salgını ürkütücü bir şekilde tahmin etmiştir.

CORONA VİRÜS NÜFUS AZALTMA PROJESİ MİDİR?

Ertan Özyiğit’ in yapmış olduğu bir araştırmaya göre Amerika’nın Georgia eyaletinde bulunan, 1979 yılında yapılmış, 8 farklı dilde üzerinde 10 madde yazılı rehber taşlarının ilk maddesi “Dünya nüfusunu çevre ile uyumlu olarak daima 500 milyonun altına düşür”  şeklinde olduğu belirtilmiştir. Bu durum bize corona virüs salgını ile insanlığın nüfusunu düşürmeyi mi amaçlıyorlar sorusunu sordurmaktadır. Ancak genele baktığımızda virüs nedeniyle ölüm oranları oldukça azdır. Ölen nüfusta %81 oranında 60 yaş üstüdür. Bu durumda corona virüs bir nüfus azaltma projesi olsaydı ölüm oranları oldukça fazla olurdu. Halbu ki yaşlıların ölüm oranı oldukça fazladır. 0-9 yaş arası çocuklarda ölüm oranı ise şimdiye kadar hiç yok. 

O halde tüm bunlardan hareketle şu soruları sorma gereği hissediyoruz. Bu durum sosyal bir deney midir? Yaşlı nüfus ile alttan gelen yeni neslin bağı mı kesilmek isteniyor? İnsanların dijital topluma entegrasyon sürecini başlatmak istemeleri gibi algılanabilir mi?  Corona virüsün  aşısı bulunabilir mi? Yoksa corona virüsü 5g ile mutasyona uğratmak mümkün müdür? Dijital toplum 1.0 ‘ın testini mi yaşıyoruz? Teknoloji sosyolojiyi değiştirir mi ? ( Abdullah Çiftçi’ye göre değiştirir.)  21. yy. da ulus devletlerin içini boşaltan bir akıl mı var? Ulus devletlerin çözemediğini dünya sağlık örgütü çözerse ulus devletlere olan güven azalacak mıdır? Dünya Sağlık Örgütü BM’nin bir kuruluşudur. Dolayısıyla BM tüm ulus devletleri yöneten bir dünya devleti şekline bürünür mü?

ÇİNDEKİ DİJİTAL KAST SİSTEMİ (İNSANLARIN SINIFLANDIRILDIĞI YEŞİL SARI VE KIRMIZI RENKLİ BARKOD SİSTEMİ TÜM DÜNYA DA UYGULANIR MI? )  Online ayin yapılmaktadır. Peki online kabe ziyareti yapılması mümkün müdür? Dini alanda bu tür hutbe veren imamlar çıkar mı? Bu durum dini olarak mümkün kılınabilir mi?

Tarih boyunca sürekli sorgulayan bir varlık olan insanın aklı okunabilir. Her ne yapılıyorsa yine insanlar tarafından yapılıyor. Bu yazımızda sorgulayıcı bir yaklaşımla derlediğimiz güncel olayları örnekleriyle anlattık. Malesef bizim ülkemizde geleceğe dair analiz yapan bir kaç stratejist haricinde kimse yok. ABD’deki gibi ülkemizde THİNK TANK  kuruluşu da yoktur. Ama insanın aklı ve insan eliyle yapılan her şey okunabilir. Dolayısıyla  sorgulayıcı yaklaşır  ve bilgi kirliliğinden kurtulursak  olaylara daha geniş bir perspektiften bakabiliriz.

Corona virüs mücbir sebep ve işçi – işveren hakları ile ilgili yazımıza buraya tıklayarak  ulaşabilirsiniz.